
İstanbul'un Fethi, Kostantiniyye'nin Fethi veya Konstantinopolis'in Düşüşü (Yunanca: Άλωση της Κωνσταντινούπολης), 6 Nisan – 29 Mayıs 1453 tarihleri arasında, 53 gün süren yoğun bir kuşatmanın sonucunda Osmanlı padişahı II. Mehmed komutasındaki Osmanlı ordusunun Bizans İmparatorluğu'nun başkenti olan Konstantinopolis'i ele geçirmesidir.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-24"><span>[</span>not 2<span>]</span></a> Olayın sonucunda, bin yılı aşkın bir süredir<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-25"><span>[</span>not 3<span>]</span></a> varlığını sürdürmüş olan Doğu Roma İmparatorluğu yıkılmış ve Osmanlı Devleti bir imparatorluk hâline gelmiştir. Bu fetih, bazı modern tarihçiler tarafından Orta Çağ'ı sona erdirip Yeni Çağ'ı başlatan olaylardan biri kabul edilmektedir.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-26"><span>[</span>23<span>]</span></a>
İstanbul, jeopolitik konumu nedeniyle daha önce de defalarca kuşatılmıştı. 7. ve 8. yüzyıllarda Emevîler ve Abbâsîler tarafından kuşatıldı, ancak başarısız olundu. 1204 yılında, Dördüncü Haçlı Seferi sırasında Haçlılar, İstanbul'u kuşatıp zapt ettiler. Klasik Antik Çağ ve Orta Çağ'ın kültür hazineleriyle dolu olan şehri yakıp yok eden Haçlılar; 1204'te, kendi Orta Çağ ve Katolik inançlarına uyan Latin İmparatorluğu'nu kurdular ve Bizans İmparatorluğu'nun parçalanmasına neden oldular. Haçlıların bu yağmasından kaçan bazı Bizans aileleri, İznik ve Trabzon gibi bölgelere kaçıp orada bağımsız devletler kurdular. Katoliklerin şehirdeki hâkimiyeti, 1261'de İznik imparatoru VIII. Mihail Paleologos'un Konstantinopolis'i geri almasıyla sona erdi. Bu tarihten sonra Bizans İmparatorluğu, Paleologos Hanedanı'nın iktidarlığında varlığını sürdürmeye devam etti.
Osmanlılar da şehri daha önce kuşatmıştı. Orhan Gazi döneminde Matheos Kantakuzinos'un Bizans tahtına geçmesini sağlamışlar ve karşılık olarak da Gelibolu Yarımadası'ndaki Çimpe Kalesi'ni alarak Rumeli'de ilk kez toprak kazanmışlardı. Rumeli'ye geçişle beraber bölgede sınırları genişleyen Osmanlı Devleti, ilk kez I. Bayezid komutasında, 1395 yılında İstanbul'u kuşattı. Bazı kaynaklarda ise 1391 tarihli farklı bir kuşatmadan söz edilmektedir. I. Bayezid'in bu kuşatmasında mancınıklar kullanıldı ve kuşatma üzerine Macar Krallığı, günümüz Bulgaristan topraklarına (Niğbolu civarı) taarruz edince kuşatma sonlandırıldı. Ertesi yıl kuşatma tekrar başladı ve bu sefer I. Bayezid, deniz bağlantısını tümüyle koparmak için Anadolu Hisarı'nı inşa ettirdi. Bizans imparatorunun ateşkes talebi üzerine bu kuşatma da kaldırıldı. 1402 yılındaki Ankara Muharebesi ile beraber Osmanlı Devleti, hükümdarsız bir şekilde 11 yıl sürecek olan Fetret Devri'ne girdi. Bu dönemde, I. Bayezid'in oğullarından olan Musa Çelebi tarafından 1412 yılında İstanbul tekrar kuşatıldı.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-27"><span>[</span>not 4<span>]</span></a> Musa Çelebi, kargaşanın Bizans yüzünden olduğuna ve bazı rakip şehzadelerin Bizans tarafından desteklendiğine inanıyordu. Ancak rakip şehzadelerden olan kardeşi Mehmed Çelebi'nin harekete geçmesi sebebiyle bu kuşatma da kaldırıldı. İstanbul'un bir diğer kuşatılması ise II. Murad döneminde oldu. Düzmece Mustafa'nın isyanı ile uğraşan II. Murad, Mustafa'ya yardım ettiğine inandığı Bizans'ın üzerine doğru yürüdü ve kuşatma başladı. Bizans imparatoru VIII. İoannis'in, Karadeniz kıyılarında bulunan bazı toprakları ve haraç vermeyi teklif etmesiyle bu kuşatma da kaldırıldı.
II. Mehmed, 1451 yılında 19 yaşında Osmanlı tahtına geçtiğinde etrafı bütünüyle sarılmış olan bir şehirle karşı karşıyaydı. Bizans İmparatorluğu'na savaş açan II. Mehmed, Konstantiniyye'yi almak için harekete geçti. Şehrin kuşatması 6 Nisan 1453 günü başladı ve 53 gün sürdü. Sultan Mehmed, kentin surlarını o zamana dek görülmemiş büyüklükte toplarla dövdü. Şehir, 29 Mayıs 1453 gününün sabah saatlerinde Osmanlı kuvvetleri tarafından ele geçirildi.
Efsaneler ve söylentiler 53 günlük kuşatma çeşitli söylentilere de yol açtı.
- Stavros Sütunu — Bizanslı birçok falcının kehanetine göre kuşatmanın galibi Osmanlılar olacak fakat Osmanlı birlikleri Stavros Sütunu'na geldiklerinde bir melek elinde kutsal bir kılıçla gökten inerek bu kılıcı sıradan bir Bizanslıya verecek ve kılıç sayesinde Osmanlılar İran'a kadar sürülecekti.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-ozturk136-46"><span>[</span>42<span>]</span></a> Bu kehanet sebebiyle birçok insanın Ayasofya'ya sığındığı tahmin edilmektedir çünkü Ayasofya Stavros Sütunu'nun gerisindeydi.
- Ayasofya'daki keşiş — Muharebeden sonra Ayasofya'yı inceleyen II. Mehmed, rivayete göre iniltiler duydu ve bunun kaynağını bulmaları için askerlerini görevlendirdi. Ayasofya'nın mahzeninden çıkartılarak padişahın huzuruna getirilen keşiş İmparator Konstantin'in falında yenilgi gördüğü için mahzene atıldığını söyledi.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-245"><span>[</span>236<span>]</span></a>
- Molla Fenari'nin kehaneti — Osmanlı tarafındaki bir diğer rivayete göre II. Murad başkanlığında divan toplantısı yapılırken, Şeyhülislam Molla Fenari<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-246"><span>[</span>237<span>]</span></a> dışarıdaki bir çocuğu izlemekteydi. II. Murad'ın uyarısı üzerine cevap veren Molla Fenari İstanbul'u fethedecek kişinin bu çocuk olduğunu söyledi. Kuyu başındaki çocuk II. Mehmed idi. Hacı Bayram-ı Veli ve Akşemseddin'in de aynı kehanette bulunduğu belirtilmektedir.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-247"><span>[</span>238<span>]</span></a><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-ozdek472-248"><span>[</span>239<span>]</span></a>
- Pişmiş balık söylentisi — Bizans tarafındaki yaygın bir inanışa göre felaket zamanı tavada pişirilmekte olan balıklar denize dönmek için çaba sarf eder ve tavadan atlamaya çalışırdı. Rivayete göre 29 Mayıs günü bir manastırda Rum papazlar balık pişirmekteydi ve surların düştüğü haberi duyulunca balıklar tavadan çıkarak yandaki havuza atladı.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-249"><span>[</span>240<span>]</span></a>
- Cibali efsanesi — Mısır'da şeyhlik yapan Cebe Ali, üç yüz dervişiyle birlikte Anadolu'ya gelir ve Osmanlı ordusuna katılır. Kuşatma sırasında ekmek yapmakla görevlendirilen Cebe Ali, rivayete göre tek fırından yüz binlerce kişiye ekmek çıkartır ve söylentiler ordu içerisinde dolaşır. 29 Mayıs günü üç yüz dervişiyle birlikte Haliç'i geçen Cebe Ali, Haliç surlarının önüne çıkar ve burada öldürülür. Öldüğü yer onun ismiyle anılır; günümüzde Cibali semtinin ismi buradan gelmektedir.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-emeksiz156-250"><span>[</span>241<span>]</span></a>
- Ulubatlı Hasan — Birçok kaynakta ismi geçen Ulubatlı Hasan'ın gerçek olup olmadığı kesin değildir. Rivayete göre son hücum yapılırken Kaligaria Kapısı (Eğrikapı) surlarına 30 arkadaşıyla birlikte tırmanan Hasan, burcun tepesine çıkmayı başardı. Burca çıktığında 18 arkadaşı ölmüştü, palasıyla muhafızları deviren Hasan, Osmanlı bayrağını burcun tepesine dikti. Savaşçıların bütün dikkatini üzerinde toplayan Hasan'a 30-40 kadar ok saplandı fakat Hasan bayrağı dimdik tutmaya devam etti. Bu olay Osmanlı ordusunda şevke yol açtı, morali bozuk askerler taarruza geçti ve surlar aşıldı.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-sahife-52"><span>[</span>47<span>]</span></a><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-ttk-55"><span>[</span>50<span>]</span></a><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-ozdek420-180"><span>[</span>171<span>]</span></a><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-hammer295-184"><span>[</span>175<span>]</span></a><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-emeksiz156-250"><span>[</span>241<span>]</span></a>
- Yavedud Sultan — Rivayete göre kuşatma altındaki Konstantinopolis'te Yavedud adında bir aziz şehrin düşmemesi için her gün dua etmekteydi. Şehrin uzun süre dayanmasının sebebi olduğu düşünülen Yavedud Sultan, 29 Mayıs'ta ölmüştür.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-251"><span>[</span>242<span>]</span></a> Cesedini bulan Osmanlılar cesedini yıkayarak tabuta koymuş ve törenle defnetmiştir; defnedilirken mezarından "Yavedud" sesi duyulduğu rivayet olunur.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-252"><span>[</span>243<span>]</span></a>
- Ebu Eyyûb el-Ensarî'nin mezarı — MS 672 yılında Konstantinopolis'i kuşatırken ölen Ebu Eyyûb el-Ensarî'ye ait olduğu düşünülen mezar fetihten sonra Akşemseddin tarafından bulunmuştur. II. Mehmed'in emriyle buraya tekke ve medrese yapıldı; Eyüp Sultan Camii'nin temelleri atıldı. Rivayete göre orada yaşayan bir çoban, hayvanların bu bölgeye girmekten kaçındığını söyledi.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-ozdek472-248"><span>[</span>239<span>]</span></a><a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-253"><span>[</span>244<span>]</span></a>
- II. Mehmed'in bedduası — Şehirde yaşayan bir kâhine danışan padişah şehrin Osmanlılarda kalıp kalmayacağını sordu. Kâhin şehrin hiçbir zaman savaşla işgal edilmeyeceğini fakat zamanla şehirdeki malların ve mülklerin yabancılara satılacağı, bir zaman sonra şehrin adeta yabancı toprağı olacağını söyler. Bunu duyan padişahın sinirlenerek "Kendi arazisini yabancılara satanlar Allah'ın gazabına uğrasın" dediği rivayet edilir.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-254"><span>[</span>245<span>]</span></a>
- İstanbul'un ismi
- Günümüzde yaygın adıyla bilinen İstanbul'un isim kökeni hakkında farklı bilgiler mevcuttur. Niğbolu Muharebesi'nde esir düştükten sonra Osmanlıların hizmetine giren Johannes Schiltberger, anılarında Bizans hakimiyetindeki İstanbul'a ve İstanbul halkının yaşamına yer vermiştir.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-255"><span>[</span>246<span>]</span></a> Schiltberger'in anılarına göre 1453'ten önce Rumlar şehre "İstimboli", Türkler ise "Stanpol" demekteydi.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-schiltberger175-256"><span>[</span>247<span>]</span></a> Galata, Rumlar ve Türkler arasında ortakça "Kalathan" diye adlandırılmaktaydı.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-schiltberger175-256"><span>[</span>247<span>]</span></a> İstanbul Boğazı ise Rumlar arasında "Hellespont", Türkler arasında "Boghes" biçiminde bilinmekteydi.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-257"><span>[</span>248<span>]</span></a> Osmanlı hakimiyetindeki İstanbul, "Kostantiniyye" (Konstantin'in Şehri), "Stanpolis" (Şehre Doğru), "Dersaadet" (Mutluluk Şehri), "Asitane" (Büyük Dergah), "Makarr-ı Saltanat" (Saltanatın Merkezi) ve "Dârülhilâfe" (Hilâfet Merkezi) gibi farklı isimlerle anıldı. Genel olarak Osmanlı padişahları İstanbul için isim seçimi yapmadı, sadece III. Mustafa İslam Şehri anlamına gelen "İslambol"u kullanmaya gayret etti.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-istanbulismi-258"><span>[</span>249<span>]</span></a> Fetihten önce de Türkler tarafından yaygınca kullanılan ve "İstanbul" isminin kökeni olduğu tahmin edilen "Stanpol", Rumca iki kelimenin birleşiminden oluşmaktadır.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-istanbulismi-258"><span>[</span>249<span>]</span></a> Türkiye Cumhuriyeti döneminde resmî isim olarak sadece "İstanbul" seçildi.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-istanbulismi-258"><span>[</span>249<span>]</span></a> Tarih boyunca farklı dillerde İstanbul'a verilen isimler "Çargrad", "Konstantingrad", "Eskomboli", "Megali Polis", "Kalipolis", "Vizantion", "Nova Roma", "Alma Roma", "Bizantiya", "el-Mahsura" idi.<a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/İstanbul'un_Fethi#cite_note-istanbulismi-258"><span>[</span>249<span>]</span></a>
- Notlar
- ^ 1854–1929 yılları arasında yaşamış olan İtalyan ressam Fausto Zonaro'nun fetih ile ilgili çizdiği tablolarda, o sıralar 21 yaşında olan II. Mehmed'in tam doğru bir şekilde tasvir edilemediği göz önünde bulundurulmalıdır.
- ^ Günümüzde adına "İstanbul" denen kadim kent, eski çağlarda Roma imparatoru I. Konstantin'e ithafen "Konstantinopolis" olarak bilinirdi. Osmanlı dünyası başta olmak üzere İslam dünyasında ise çoğunlukla "Kostantiniyye" olarak anılırdı.
- ^ Bu konuda iki görüş vardır: Bizans İmparatorluğu'nun MS 330 yılında I. Konstantin'in Roma İmparatorluğu'nun başkentini İstanbul'a taşındığında kurulduğunu varsayarsak, 330'dan 1453 yılına kadar geçen sürede imparatorluk, 1123 yıl ayakta kalmış olur. Fakat imparatorluğun 395 yılında, Roma İmparatorluğu'nun Doğu ve Batı olarak ikiye bölündüğünde kurulduğunu varsayarsak, 395 yılından 1453'e kadar geçen sürede 1058 yıl ayakta kalmış olur.
- ^ Bazı kaynaklarda bu tarih 1411 olarak geçmektedir.
- ^ O dönemde yaşayan Dukas'ın belirttiği bir ifadedir.
- ^ Konstantinopolis'te imparatordan sonraki en yüksek mevki olarak görülmekteydi. Başkomutanlığa tekabül eder.
- ^ İsmail Hakkı Uzunçarşılı, topun tamir edildiğini ve tekrar kullanıldığını yazmıştır.
- ^ Gemilerin sayısı hakkında belirsizlik bulunmaktadır. Bazı kaynaklar üç veya beş kalyon olduğunu belirtmektedir. Olayın tanığı Barbaro'nun verdiği sayı referans alınmıştır.
- ^ Tarihçi Doukas'ın eserinde yer verdiği cevap bu şekildedir.
Ayrıca bakınız